Birinin yüreğindeki acı, öfkesinin haklı sebebi olmamak için mücadele etmeli insan...Sevgi sözleriyle ve insanın değerini eylemleriyle göstererek bir devrim gerçekleştirilmeli. Çünkü buna ihtiyacımız var! Sosyal statümüz, ekonomik durumumuzdan bağımsız olarak var olduğumuzu bilmek ve onaylanmak... Başkasına sözlerinle hayat ya da ölüm soluduğunu unutmadan... Dünya kötü deyip içindeki kötülükle yüzleşmeyen insanlardan olmadan... gün gelecek beni hiç hatırlamayacaksın ama hatırlandığım bu sınırlı süre boyunca konuşmaya, sevmeye ve beraber susabilmeye ihtiyacımız var... Susalım mı?
Yüreğinde ne çok şey değişti değil mi küçük kız? Ne cesur ve ne korkaktın sen! Hiç bilmediğin bir sokakta yalın ayak nasıl yürüyebilirsin? Küçüğümsün benim. Saçların beyaza çaldığında, yürüyemediğinde belki, yine de ama işte yine de böyle kalacaksın. Gözlerine anlam, yüreğine sevgi, aklına bilgelik , saçlarına hayat pınarları eklenecek biliyorum. Biliyorum küçüğüm...
Bana hediye kutularıyla gelmiş yalanlarla büyüleneceğime canımı acıtan gerçeklerle yüzleşmeyi kanamak pahasına arzu ederim. Gözlerimin içinin güldüğünü söylerler hep. Gözlerimde, hayatımda olan insanların görmedikleri hayallerini ve kalplerinin gizli odalarını taşıyorum. Bilmiyorlar...Teğet geçmiyor hayatlarımız , hepimiz yaşam suyuna susamış oklarımızla hazır bekliyoruz. Bazen öfkemiz ve nefretimizle bizi sevenleri püskürterek bazen de en uzak mesafelerde en yakın sevgileri dile getirerek ya da çoğu kez susarak... Öyle işte!
Kendi renklerime, gökyüzüme, kucak dolusu sevgiye aitim. Ait olduğum sürece de konuşacağım, o yüzden sesimizi değil sözümüzü yükseltiyoruz! Kadın olarak değil insan olarak... Çocuk olarak değil insan olarak... Evlat olarak değil insan olarak... Başkası olarak değil kendim olarak...
Comments